GÜZEL Parti TBMM Küme Lideri Tatlıoğlu, gündemi kıymetlendirdi Açıklaması UYGUN Parti TBMM Küme Lideri ve Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu, “Türkiye, 2013 yılında 75 milyon nüfusuyla 950 milyar dolar üretirken 2020 yılında 84 milyon nüfusuyla 718 milyar dolar üreten bir ülke haline geldi.” dedi.
Tatloğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’nin meselelerini daha da derinleştirip geniş alana yaydığını argüman etti.
Türkiye’de yeni sistemle bir arada demokratik yapı ve tabir özgürlüğünde daralma, yolsuzluk ve yoksulluk alanında da genişleme ve derinleşme yaşandığını ileri süren Tatlıoğlu, “Yolsuzluk ile yoksulluk içinde epeyce önemli bir paralellik kelam konusu. Yolsuzluk artışı birlikteinde fakirliği de arttırıyor. Yolsuzluk derinleştikçe yoksulluk da derinleşiyor. 2016’da ‘Ali Dibo’ benzetmesiyle başlayan yolsuzluklar, bugün artık Türkiye’nin memleketler arası prestijini zedeleyici bir hale gelmiştir. Türkiye, yolsuzluk kavramıyla anılır olmuştur. Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke içinde 86. sıradadır.” tabirlerini kullandı.
“Türkiye, 2013 yılında 75 milyon nüfusuyla 950 milyar dolar üretirken 2020 yılında 84 milyon nüfusuyla 718 milyar dolar üreten bir ülke haline geldi.” diyen Tatlıoğlu, Türkiye’nin yoksullaştığını, fert başına düşen ulusal gelirde de birebir durumun kelam konusu olduğunu savundu.
Bütün kamu ihalelerinin izaha muhtaç olduğunu öne süren Tatlıoğlu, “Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri önemli yolsuzluk tezlerine sahiptir. KÖİ projeleri ve ihale yolsuzluklarıyla ilgili tekraren araştırma önergeleri verdik fakat tamamı AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Osmangazi Köprüsü milletlerarası manada 1,5 milyar dolardan fazla etmeyecek bir köprü iken 13 milyar dolarlık bir ödeme takvimine sahiptir. Bu mevzuda da verilen araştırma önergeleri reddedilmiştir. İhale Kanunu’nda 200’ün üzerinde değişiklik yapıldı. Yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 16 belgede 13 milyar liralık bir yolsuzluğun olduğu kamuoyunun bilgisindedir.” diye konuştu.
Tatlıoğlu, Ziraat Bankasının bir kümeye verdiği 750 milyon dolarlık kredi ile Merkez Bankasındaki 128 milyar dolarlık döviz satışı hakkında kamuoyunu ikna edici bir açıklama yapılmadığını söylemiş oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankasındaki döviz rezervinin 100 milyar dolara ulaştığına yönelik açıklamalarını aktaran Tatlıoğlu, şöyleki devam etti:
“Bu tıp açıklamaları Merkez Bankası Lideri’nin yapması gerekir. Bu sayı doğrudur fakat Merkez Bankasının yaklaşık 160 milyar dolarlık bir yükümlülüğü de var. Merkez Bankasının bütçesini bugün başa baş noktasına getirdiğinizde eksi 57 milyar dolarlık bir rezerv kelam konusudur. Merkez Bankasının kendisine ilişkin bir nakdi yoktur. Merkez Bankası birinci kez eksi rezervdedir.
Türkiye’nin 2001 krizinde yaklaşık 5,7 milyar dolarlık, 1994 krizinde ise 3,5 milyar dolarlık bir artı rezervi vardı. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminden itibaren ve Berat Albayrak’ın bakanlığıyla başlayan süreçte 128 milyar dolarlık döviz satışı etrafında Merkez Bankası ortalama eksi 60 milyar dolarlık bir rezerve sahip oldu. Bugün Türkiye’nin milletlerarası hiç bir ödemesi olmasa, cari açık ve ithalatının olmadığını var iseysak, eksi 60 milyar dolardan artı 30 milyara dönmek için 90 milyar dolarlık döviz alması gerekir.”
Türkiye’nin bu cins sonuçları besleyen “partili cumhurbaşkanlığı sisteminden” süratle çıkması gerektiğini savunan Tatlıoğlu, “yapılan yolsuzlukların peşine düşülemediğini ve yargıya intikal ettirilemediğini” ileri sürdü.
Tatlıoğlu, “Mafya ile siyaset içindeki para münasebetleri dillendiriliyor. Buna benzeri argümanlara karşı adeta gözlerimizi kapamış gidiyoruz. Biz gözlerimizi kapattığımızda gece olmuyor, yalnızca biz bakılırsamiyoruz. Bu taşınabilir değil. Yolsuzlukla birlikte fakirliğin derinleştiği bir sureci, bu kirliliği ne Türkiye Cumhuriyeti ne de Türk siyaseti taşıyabilir.” dedi.
Marmara Denizi’ndeki müsilaja da değinen Tatlıoğlu, bahisle ilgili 2011-2016 yılları içinde verilen araştırma önergelerinin reddedildiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bu bir problemdir” açıklamasından daha sonra lakin tahlil sürecine gidildiğini savundu.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Adem Balta
Tatloğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’nin meselelerini daha da derinleştirip geniş alana yaydığını argüman etti.
Türkiye’de yeni sistemle bir arada demokratik yapı ve tabir özgürlüğünde daralma, yolsuzluk ve yoksulluk alanında da genişleme ve derinleşme yaşandığını ileri süren Tatlıoğlu, “Yolsuzluk ile yoksulluk içinde epeyce önemli bir paralellik kelam konusu. Yolsuzluk artışı birlikteinde fakirliği de arttırıyor. Yolsuzluk derinleştikçe yoksulluk da derinleşiyor. 2016’da ‘Ali Dibo’ benzetmesiyle başlayan yolsuzluklar, bugün artık Türkiye’nin memleketler arası prestijini zedeleyici bir hale gelmiştir. Türkiye, yolsuzluk kavramıyla anılır olmuştur. Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke içinde 86. sıradadır.” tabirlerini kullandı.
“Türkiye, 2013 yılında 75 milyon nüfusuyla 950 milyar dolar üretirken 2020 yılında 84 milyon nüfusuyla 718 milyar dolar üreten bir ülke haline geldi.” diyen Tatlıoğlu, Türkiye’nin yoksullaştığını, fert başına düşen ulusal gelirde de birebir durumun kelam konusu olduğunu savundu.
Bütün kamu ihalelerinin izaha muhtaç olduğunu öne süren Tatlıoğlu, “Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri önemli yolsuzluk tezlerine sahiptir. KÖİ projeleri ve ihale yolsuzluklarıyla ilgili tekraren araştırma önergeleri verdik fakat tamamı AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Osmangazi Köprüsü milletlerarası manada 1,5 milyar dolardan fazla etmeyecek bir köprü iken 13 milyar dolarlık bir ödeme takvimine sahiptir. Bu mevzuda da verilen araştırma önergeleri reddedilmiştir. İhale Kanunu’nda 200’ün üzerinde değişiklik yapıldı. Yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 16 belgede 13 milyar liralık bir yolsuzluğun olduğu kamuoyunun bilgisindedir.” diye konuştu.
Tatlıoğlu, Ziraat Bankasının bir kümeye verdiği 750 milyon dolarlık kredi ile Merkez Bankasındaki 128 milyar dolarlık döviz satışı hakkında kamuoyunu ikna edici bir açıklama yapılmadığını söylemiş oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankasındaki döviz rezervinin 100 milyar dolara ulaştığına yönelik açıklamalarını aktaran Tatlıoğlu, şöyleki devam etti:
“Bu tıp açıklamaları Merkez Bankası Lideri’nin yapması gerekir. Bu sayı doğrudur fakat Merkez Bankasının yaklaşık 160 milyar dolarlık bir yükümlülüğü de var. Merkez Bankasının bütçesini bugün başa baş noktasına getirdiğinizde eksi 57 milyar dolarlık bir rezerv kelam konusudur. Merkez Bankasının kendisine ilişkin bir nakdi yoktur. Merkez Bankası birinci kez eksi rezervdedir.
Türkiye’nin 2001 krizinde yaklaşık 5,7 milyar dolarlık, 1994 krizinde ise 3,5 milyar dolarlık bir artı rezervi vardı. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminden itibaren ve Berat Albayrak’ın bakanlığıyla başlayan süreçte 128 milyar dolarlık döviz satışı etrafında Merkez Bankası ortalama eksi 60 milyar dolarlık bir rezerve sahip oldu. Bugün Türkiye’nin milletlerarası hiç bir ödemesi olmasa, cari açık ve ithalatının olmadığını var iseysak, eksi 60 milyar dolardan artı 30 milyara dönmek için 90 milyar dolarlık döviz alması gerekir.”
Türkiye’nin bu cins sonuçları besleyen “partili cumhurbaşkanlığı sisteminden” süratle çıkması gerektiğini savunan Tatlıoğlu, “yapılan yolsuzlukların peşine düşülemediğini ve yargıya intikal ettirilemediğini” ileri sürdü.
Tatlıoğlu, “Mafya ile siyaset içindeki para münasebetleri dillendiriliyor. Buna benzeri argümanlara karşı adeta gözlerimizi kapamış gidiyoruz. Biz gözlerimizi kapattığımızda gece olmuyor, yalnızca biz bakılırsamiyoruz. Bu taşınabilir değil. Yolsuzlukla birlikte fakirliğin derinleştiği bir sureci, bu kirliliği ne Türkiye Cumhuriyeti ne de Türk siyaseti taşıyabilir.” dedi.
Marmara Denizi’ndeki müsilaja da değinen Tatlıoğlu, bahisle ilgili 2011-2016 yılları içinde verilen araştırma önergelerinin reddedildiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bu bir problemdir” açıklamasından daha sonra lakin tahlil sürecine gidildiğini savundu.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Adem Balta